Boğaziçi dünyadaki en güzel manzaralı yerlerden biridir. Bunda hiç şüphe yoktur. Yüzyıllar boyunca insanların bütün hoyratlığına, kabalığına, saldırılarına rağmen kendisini kısmen de olsa koruyarak doğal güzelliğini cömertçe bize sunmaya devam etmektedir. Eski bir tabir vardır: ‘Cami yıkılsa da mihrap yerinde kalır!' İstanbul ne kadar kötü kullanılırsa kullanılsın, şehrin mihrabı olan Boğaziçi hâlâ ve her şeye rağmen güzeldir. Haluk Dursun, Boğaziçi'nde Kırk Yılım'da daha küçük bir çocukken Naima Sultan Yalısı'nda geçirdiği bir geceyle başlayıp ömrü boyunca süren Boğaziçi sevgisini samimi ve zarif bir üslupla dile getiriyor. Boğaziçi'yle ilgili deneyimlerini, hatıralarını, duygularını süzerek yazdığı bu denemenin merkezine Boğaziçi'nde Yaşama Sanatını yerleştiriyor. Boğaz'ın insanlarını, balıklarını, kuşlarını, ağaçlarını, şarkılarını sevgi ve heyecanla anlatıyor. Boğaziçi medeniyetine dair bilgi birikimini yaşamından kesitlerle birleştirerek Boğaz'da yaşam zevkine okuyucularını da ortak ediyor.
Boğaziçi dünyadaki en güzel manzaralı yerlerden biridir. Bunda hiç şüphe yoktur. Yüzyıllar boyunca insanların bütün hoyratlığına, kabalığına, saldırılarına rağmen kendisini kısmen de olsa koruyarak doğal güzelliğini cömertçe bize sunmaya devam etmektedir. Eski bir tabir vardır: ‘Cami yıkılsa da mihrap yerinde kalır!' İstanbul ne kadar kötü kullanılırsa kullanılsın, şehrin mihrabı olan Boğaziçi hâlâ ve her şeye rağmen güzeldir. Haluk Dursun, Boğaziçi'nde Kırk Yılım'da daha küçük bir çocukken Naima Sultan Yalısı'nda geçirdiği bir geceyle başlayıp ömrü boyunca süren Boğaziçi sevgisini samimi ve zarif bir üslupla dile getiriyor. Boğaziçi'yle ilgili deneyimlerini, hatıralarını, duygularını süzerek yazdığı bu denemenin merkezine Boğaziçi'nde Yaşama Sanatını yerleştiriyor. Boğaz'ın insanlarını, balıklarını, kuşlarını, ağaçlarını, şarkılarını sevgi ve heyecanla anlatıyor. Boğaziçi medeniyetine dair bilgi birikimini yaşamından kesitlerle birleştirerek Boğaz'da yaşam zevkine okuyucularını da ortak ediyor.